top of page

Savaş ve Travma Üzerine Bir not

Ülkemizin, hatta dünyanın içinden geçtiği zor günleri -doğuda dinin, batıda ise ırkçılığın ve sağın yükselişini- düşündüğümde bireysel ve toplumsal travma teması bana şiddet ve ötekileştirme kavramlarını çağrıştırdı. Gerek hepimizin günlük yaşantısını etkileyen, en az bir tanıdığımıza zarar vermiş olan ya da birini ucu ucuna atlattığımız terör eylemlerini, gerekse gerçekleşmekte olan toplumsal ve siyasal değişimlerle şekillenen yakın geleceğimizi düşündükçe kaygılanıyorum. Bu yaşanılan süreci anlamlandırabilmek adına Freud'un savaş döneminde yazdıklarını yeniden okurken, onun da kendi döneminin toplumsal hareketleri sonucunda geleceğinin belirsizliğinden ötürü kaygılandığını ve kimi durumların geçiciliğini deneyimlemekten kaynaklı isyan gibi duygular taşıdığını görüyorum. İster istemez sosyal ve bilimsel alanlardaki gelişmelerin tarihte görülmediği kadar hızlandığı 20. ve 21. yüzyılın toplumlarında aradan geçen bir asra rağmen nasıl oluyor da Freud ile benzer hisleri deneyimleyebiliyorum diye kendime soruyorum. Onun sesine kulak vererek bu sorgulamayı bitiriyorum: ''Çağımızın birlikte getirdiği kötülüğü aşırı güçlü hissediyoruz ve onu yaşantılamadığımız başka çağların kötülüğüyle karşılaştırmaya hakkımız yok''. Günümüzde yaşananlara odaklandığımda ise toplumsal olguların yarattığı duygu beni şiddetin kökenini, yapısını ve nasıl yaşantılandığını araştırmaya itiyor. Psikanalitik bakış açısıyla düşündüğümdeyse daha belirgin iki soru doğuyor: Savaşları, toplumsal yapıyı ve söylemi düşünmenin psikanaliz geleneğindeki yeri nedir? Şiddetin bir nedeni olabilir mi ?

Pınar Arslantürk

İçerikler
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page