top of page

Psikanalistlerin Eşcinsellerin Evliliği & Evlat Edinmeleri Üzerine Görüşleri

Bugün bir seneyi aşkın bir süredir okuyor olduğumuz Herve Castanet'nin yazdığı Lacan'ı Anlamak kitabının Çevirmenle Buluşma etkinliğinin ikincisini düzenlemekteyiz. İlk buluşmamızda kitabın henüz ayna evresi, büyük Öteki ve özne olmak üzere ilk üç ünitesini okumuş olduğumuzdan, Baturalp Aslan'la beraber kendi klinik deneyimlerimize ve onun bu kitabı okumasını/çevirmesini pusulamız olarak belirleyerek ''psikanaliz ve lacancı psikanaliz nedir'' sorularını ele almıştık. O günün üzerinden tam bir sene geçti ve okumalarımızda ilerledik. Phallus, fantazi ve küçük a nesneleri ünitelerini de okumayı tamamladık. Bu kapsamda düşünürken birçok kere queer ile ilgili sorularla karşılaşınca bu ikinci buluşmamızın da konusunu sevgili Baturalp Aslan'ın da doktora tez konusu olan lacancı psikanaliz ve queer olarak belirledik. Bu girişi olabildiğince kısa tutup sözü ona bırakacağım.

Queer sözcüğü ilk kez 16. Yüzyılda kullanılmıştır ve temel anlamı ile çevirdiğimizde garip, tuhaf anlamına gelmektedir ve hatta kelimenin kökenini ararken bulduğum tanımlardan biri ilk kullanımının temellerinden/kaynağından şüphe edilen anlamına da geldiğini vurguluyordu. Tuhaf yani normalin dışında anlamına gelen bu sözcük, cinsel nesne tercihini tırnak içerisinde ''normalin dışında'' yani kendi biyolojik cinsiyetinin karşı cinsiyetinden yana seçmeyenler için, daha açık söylemek gerekirse eş cinseller için kullanılan bir aşağılama sözcüğüdür. Bu aşağılama sözcüğünden zaman içerisinde grubun sözcüğü üstlenmesiyle cinsiyet kuramları içerisinde gelişen bir kurama dönüştü. Bugün kullanıyor olduğumuz anlamıysa Michel Foucault'nun ilk kez 1976 senesinde yayımlanan Cinselliğin Tarihi kitabı ve bu konu üzerinde olan çalışmalarında temellerini bulsa dahi onun da çağdaşlarının 1990'lı senelerin sonunda ve 2000'lerin başında geliştirdikleri bir kuramsallaştırmadır. Bu kuramsal temelleri Baturalp açacak olmakla beraber benim bunu belirtmekteki amacım: birçok ele alabileceğimiz çağdaş kavram gibi bu kuramın, kavramsallaştırmanın psikanalizin kendi sahasından doğmadığı, psikanalitik bir kavram olmadığı ve hatta Lacan ve Freud'un ölümlerinden daha sonra doğmuş, gelişmiş bir kavram olduğunu belirtmek istememdir. Fakat ikisi de yaşıyor olsalar aynen dönemlerinde olan birçok olay ve inceledikleri bir çok bilim adamı, ve söylem gibi bu söylemi ve toplumda yaşanan dönüşümleri dayanak alacakları ve üzerine düşünecekleri kesindi.

Çocuğun bir cinselliği olduğunu ve hatta onun ''her yöne eğilimli bir sapkın'' olduğunu ilan edip ''cinsel norm yoktur'' diyen Freud'dan, ''cinsel ilişki yoktur'' diyen Lacan'a kadar psikosexüaliteyi ve cinsiyetlenmeyi ele alan psikanaliz için esasen bu queer teorileri yeni değildirler. Fakat bir psikanaliz ve tek bir lacancılık ya da freudculuk yok!

Bugün bu açılış konuşmasında benim amacım psikanaliz ve ele aldığımız meselenin kesişimini aktarmak, neden ve nereden bu konu hakkında konuşma hakkı bulduğumuzu dile getirmek ve sözü bu konuyu derinleştirmek için Baturalp'e bırakmaktır. Bu amacıma uygun olarak Fransa'da 2012 yılı sonbahar döneminde psikanalistlerin aktif rol oynadıkları eşcinsel evliliği yasa tasarısı etrafında gerek toplum içerisinde gerek psikanalistler arasında gerçekleşen tartışmaları ele alacağım. Öncelikle küçük bir bilgi vermek isterim eşcinsel evliliğinin tartışıldığı yasa tasarısının adı ''herkes için evlilik''ti ve bu yasa tasarısının kabul edilmesi durumunda eşcinsellerin çocuk sahibi olmaya ve evlat edinmeye hakları da olacaktı.

Bu yasa her yönden ele almaya çalışılır ve tartışılırken, psikanalistlerin bu yasa tasarısına karşı olan bir kısmı kendi argümanlarını şu şekilde açıkladılar: ''Eğer çocuk sahibi olmak için biyolojik olarak bir kadın ve bir erkek gerekiyorsa, eşcinsellik, bilinçdışı bir çocuk reddidir. Bunu bir kere bilinçdışı bir şekilde red etmiş olan kişilere bu hakların verilmesinin çocuğun bilinçdışını nasıl etkileyeceği sorgulanmalıdır. Ve aynı zamanda eğer Freud'un kuramının ön gördüğü gibi cinsel kimlik kız çocuğun anne ile özdeşimi ve erkek çocuğun baba ile özdeşimi ile gerçekleşiyorsa nasıl bir kimlik inşaası bu çocukları bekleyecektir ve ödipal yapı ne olacaktır.'' Özetle ve daha sert bir şekilde söylemek gerekirse bu psikanalistlere göre ''bir çocuğun kadın olan bir anne ve erkek olan bir babaya ihtiyacı vardır ve eşcinsel bir ebeveyn çift çocuğun ruhsal sağlığı için zararlı ya da en azından çok fazla ruhsal yük getirmektedir''. Bu grubun temel iddiaları bu şekilde özetlenebilir. Buradan da yola çıkarak 2012 senesinde eşcinsel evliliklerinin ve çocuk evlat edinmelerinin çok tehlikeli olduğunu öne sürerek bu talebin red edilmesine dair isteklerini belirtmişler ve taleperlini parlementoya iletmişlerdir.

Bu görüşlerle ilgili sözü onlara karşı gelen psikanalistlere bırakmadan önce psikanalizin içerisinde ödipe dair kuramı muhafazakar bir yerden okuyanların yani bu görüşün savunucularının belli ki kendi analizlerinde de aşamadıkları bir kayaya ve entelektüel bir kıt görüşlülüğe çarptıklarını belirtmem gerekir. Ödip eğer sadece kadın olup erkeği arzulayan bir anne, erkek olup kadını arzulayan bir baba ve onların çocukları arasında geçen bir hikaye olsaydı eşcinsel çiftlerin çocuklarına gelene kadar annesiz, babasız büyüyen ve ruhsal sağlığı yerinde de olan bir çok kişiyi anlamak ve psikanalizde ele almak mümkün olmazdı. Ya da iddia ettikleri gibi bilinçdışı bir çocuk reddiyse eşcinsellik, bilinçdışı bir şekilde çocuğu reddeden ve eşcinsel olmayan yani fizyolojik hiçbir sebep bulunamazken gebe kalamayan kadınlara da tüp bebek yöntemi denenmemeliydi. Ya da bilinçdışı çatışmalarımız olan her alanda toplum ve yasalar devreye girmeli ve durumu çözmeliydi! Ki bu imkansız! Bu durumda kısa bir şekilde şu soruyu sorup cevaplamalıyım: psikanalizde ödip neyin adıdır ve neyin hikayesidir? Ödiple psikanalizde ele alınıyor olan nedir?

Ödip, Antik Yunan'da hepinizin bildiği gibi baba katli ve annesiyle ensestüel bir ilişki yaşayan Ödip'in soyunun tükenmesiyle biten bir dramatik mitolojik hikayedir. Hastalarının söylemlerinden yola çıkarak Freud, bilinçdışını oluşturan temel düşlemleri bu mitoloji çağrıştırdığından ötürü mitolojinin temel kahramanın ismiyle ele almıştır. Ve Freud'a göre insanı insan yapan da bu mitte de duyabildiğimiz gibi yasanın insan evladı

tarafından içselleştirilme sürecidir. Yasa ile burada ensest yasakları ve saldırganlık dürtüsünün/ kontrolü ele alınıyordur. Bu noktada psikanalizde öznenin dille yükselmesinden bahsederiz.

Özetle Ödip, Freud'un doğan insan evladının insan olma sürecinde en minimal neye ihtiyacı olduğuna dair verdiği yanıttır. Başka bir deyişle doğan biyolojik varlığın insan olması için ona bakım veren biri ve ona yasayı hatırlatan başka birine ihtiyacı vardır ve bu geleneksel ailelerde ve özellikle Freud'un yaşadığı 20. yüzyılın başlarında annelik ve babalık işlevlerine ve bir kadın ve erkeğe denk gelir. Lacan ise kuramında bu soruşturmayı yani insanı insan yapanın ne olduğuna dair soruşturmasını daha da ileri götürmüş ve anne/baba gibi kelimeler yerine : bebeğe bakım verilmesi, ona isim verilmesi (adlandırılması), ve bu yolla ayrı bir varlık olarak tanınması olarak tanımlamıştır. Lacan'ın kuramının son dönemine geldiğimizdeyse Babanın Adı bu ruhsal aygıtı düğümleyebilen isimlerden sadece biri haline gelir. Başka bir deyişle Lacan, Freud'un ele alıyor olduğu mitten ve amacından yola çıkarak konuyu cinsiyetten ve anne/baba meselesi olmaktan iyice uzaklaştırmıştır.

Tam da bu sebepten Olivier Douville'in ve Jacques Alain Miller'n öncülüğünde psikanalistler Fransa'da bu tartışmalar olurken iki ayrı karşı bildiri yayımlamışlardır. Öncelikle Olivier Douville'in metni ile başlıyorum.

Açık Mektup Psikanalistler Hakların Eşitliğinin ve Herkes İçin Evliliğin Yanında

''Herkes için evlilik'' adlı yasa tasarısı aynı cinsiyetten olanların evlenebilmeye hak kazanmalarını hedefleyen ve bunun sonucunda aynı cinsiyetten olanların da evlat edinmesine izin vermeyi hedefleyen bir yasa tasarısıdır. Yasamızdaki bu değişim Fransa'yı 9 Avrupa ülkesi, 9 Amerika eyaletiyle ve dünyanın kalanında toplamda 13 ülkeyle aynı seviyeye taşır. Bu demokratikleştiren değişime tepki olarak psikanalitik muhafazakarlığı öne sürerek karşı çıkanlar mevcuttur.

Bu bildiriyle psikanalistler olarak şunu belirtmek isteriz : psikanaliz, hakların eşitliğini beraberinde getirecek olan bir yasa tasarısına karşı bir konum alamaz. Aksine, psikanalizle olan ilişkimiz bizim bir ahlaki yargıç ya da hakim gibi davranmamızı engellemelidir. Bundan ötürü millet meclisi üyelerini kendisine psikanalizi dayanak olarak gösteren ve tek bir modelde aileyi yücelten her söyleme karşı aşırı dikkatli olmaya davet ediyoruz.

Biz savunuyoruz ki ahlak polisliği ve kahinlik yapmak bizim işimiz değildir. Hatta aksine, çocukları büyüten çift nasıl olursa olsun kendi kuramımızı okuduğumuzda çocukları nasıl bir geleceğin beklediğine dair bir öngörüde bulunmamıza izin vermediğini belirtmemiz gerekir. Hatta psikanalitik uygulama uzun zamandır bize bir aile yapısı ve bireysel olan ruhsal bir yapının ortaya çıkması arasında sebep sonuç ilişkisi üretmemeyi öğretir. Daha da fazlası var: bir çok eşcinselin çocuğuyla klinikte çalışmış psikanalistler olarak bu aile ortamının her hangi bir aile ortamından ne daha fazla ne de daha az patojen olmadığını tespit ettik.

Bu durumda Freud'un eşcinsellikle ilgili görüşlerine geri dönüş yapmak da yararlı olacaktır. Daha henüz psikanaliz doğarken 1896 senesinde dahi alman sexolog ve doktor Magnus Hirschfeld'in Alman ağır ceza hukukunun 175. maddesinde yer alan erkek eşcinselliğine dair maddenin kaldırılması için hazırladığı bildiriyi Krafft-Ebing, Andréas-Salomé, Zola, Rilke, Mann ve Einstein da dahil olmak üzere 6000'den fazla kişinin imzaladığı bildiriyi Freud da imzalamıştır.

Bu şekilde görüşümüzü ulusal düzlemde yapılacak tartışmalara açar; duruşumuzu ve düşüncelerimizi halka açık bir şekilde bildiririz.

---

Bu bildiri ve tartışmalar üzerine psikanalistler davada bilirkişi raporu yazmaya davet edildiler ve 15 Kasım 2012 tarihinde mecliste psikanalistlerle ve pedopsikiyatrlarla 3 buçuk saatlik bir toplantı gerçekleşti.

Bunlara ek olarak yasa tasarısına karşıt psikanalistlerin sürekli olarak '' Bir anne bir baba gibi değildir. Çocuğun birbirini tamamlayan bir anne ve babaya ihtiyacı vardır'' söylemlerini ve bu tamamlayıcı mantığı da hedef alarak J.A.M. aynı çizgide 13 Ocak 2013 tarihinde ikinci bir bildiri yayımladı ve o da binlerce imzacı topladı.

Herkes İçin Evlilik Yasa Tasarısı Hakkında Bildiri

Ulusu hareketlendiren tartışmaya ve yasa tasarısının karşıtı bazı görüşler için psikanalitik bilginin ısrarlı kullanılışına karşı aşağıda adı geçen psikanalistler derin bir acı duymaktadırlar ve bunun sonucu olarak şunları açıklamak zorunda kalmışlardır :

– Freudcu deneyimde hiçbir bilgi bir antropolojiyi onaylar değildir ve bir oluşumu doğrulamaz.

– Freud tarafından ortaya koyulan ödipal yapı antropolojik bir değişmez değildir.

– Bilinçdışında cinsiyetler arasında hiç bir tamamlayıcılık yoktur ve Lacan'ın ''cinsel ilişki yoktur'' aforizması da bunu dile getirir.

– Her konuşan varlık kendi arzusunun yollarını bulmalıdır ve bunlar tekil/biricik, yamuk/tuhaf/garip olabilir, yanlış anlaşılma ile belirlenmiş/damgalanmıştır.

– Bu noktada bazıları daha muhafazakar olup dini referans alıyor olabilir ve bazılarının bu konular umurlarında olmayabilir. Bu konuda psikanalistlerin söyleyebileceği hiçbir şey yoktur.

İmza Guy Briole, professeur de psychiatrie du Val-de-Grâce

Marie-Hélène Brousse, ancienne présidente de l’Ecole européenne de Psychanalyse

Carole Dewambrechies-La Sagna, secrétaire générale d’Uforca * Eric Laurent, ancien président de l’Association mondiale de Psychanalyse Anaëlle Lebovits-Quenehen, directrice de la revue Le Diable probablement Clotilde Leguil, auteur de Sartre avec Lacan, 2012 Lilia Mahjoub, ancienne présidente de l’Ecole de la Cause freudienne Jean-Claude Maleval, professeur de psychopathologie à l’Université de Rennes 2 Jean-Daniel Matet, président de l’Ecole de la Cause freudienne Jacques-Alain Miller, ancien président de l’Association mondiale de Psychanalyse

---

Bu metinlerde aslında bugün ele alacağımız bir çok kavramın da temelleri atılmış oldu. Ben kuramın psikanalizle ilişkisini ele almak temel Birkaç kavrama ve bir toplumsal meseleye değindim şimdi sözü bu kavramı ve psikanalizde ele alınışını tanımlamak günün temel çalışma eksenini ortaya koymak için bir anektoddan sonra Baturalp'e bırakıyorum. Kendisi siyasal bilimler mezunu olan ve Fransa'da ünlü bir karakter olan herkes için evlilik yasa tasarısına karşı olanların hareketlerinin başındaki kişinin kendisine verdiği takma isimle açılış konuşmamı sonlandırıyorum : Frigide Barjot.

Frigide frijit, Barjot ise deli demek...

Bu yazı 5 Ocak günü gerçekleşen Lacancı Psikanaliz & Queer etkinliğinin açılış konuşmasıdır.

İçerikler
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page